rnХалиль Ачыкгёз (Стамбул)rn
rn
rnТурция в стихотворениях Тукаяrn
rn
rnВ статье исследуются все связанные с Турцией упоминания (события, личности, названия) в произведениях Г.Тукая, определяется их поэтическое назначение.rn
rn
rn27 yıllık kısa bir ömür süren Gabdulla Tukay (26 Nisan 1886 — 15 Nisan 1913), şiirleriyle modern Tatar edebiyatının temelini atmıştır, içinde yaşadığı halkın milli, manevî ve insanî değerlerini ve duygularını yücelten bir şâir olarak temayüz etmiştir. Fakat onun düşünce ve duygu dünyasında Osmanlı Türkiyesinin de yer aldığı görülür. Tebliğimizde Gabudulla Tukay’in şiirlerindeki Türkiye motifli konular ele alınmıştır.
rnHer şair gibi Gabdulla Tukay da hisli ve yaralı bir yüreğe sahiptir. İçinde yaşadığı cemiyetin ve insanların çektikleri sıkıntılara o, hiçbir zaman, duyarsız kalmamıştır. Onun duyarlılık alanı sadece Tatarsitan ve Tatarlar ile sınırlı değildir. Şiirlerinde Tataristan ve Tatarların dışında yaşayan Osmanlı Türkiyesinin başından geçen bazı acılar da yer almıştır.
rnBurada yer alan şiirler kronolojik sırayla şunlardır.
rnrn
rn
rn1. § Габделхәмит [Тукай: s. 27]. Osmanlı Türkiyesinde 1908 İkinci Meşrutiyetin ilanı, 13 Nisan 1909’da (31 Mart Vak’ası)ndan sonra 27 Nisan 1909’da Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ve yerine Sultan V. Mehmed Reşad’ın tahta çıkarılması hadiseleri vardır. Şiir, 1909 yılında Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ile neticelenen bu tarihi vak’a arkasından söylenmiştir. Gabdulla Tukay klasik gelenek tesiriyle söylediği şiirlerle birlikte devrin aktüel ve sosyal hâdiseleri ile ilgili konulara henüz yeni yeni girmektedir.
rn
rnГабделхәмит
rn
rn(Мән хәфәрә биэрән литәбгатиһи вәкага фиһи*)
rn[=*Берәү үз халкына кое казыса, үзе үк (шул коега төшә)]
rn
rnУтыз ел хөр фикерлеләрне үлтерт,
rnТөрекләрдә азатлык тамрын корыт,
rn
rnВатан яктыртучы шәмнәрне сүндерт,
rnМөселманнан бөтен читләрне көлдерт,—
rn
rnУтыз ел казыган баз бик тирән шул:
rnМенә инде Хәмитең шунда ГӨМБЕРРРРТ!
rn
rn[«Шүрәле» imzası ile «Яшен», 21 май 1909, nr. 9’dan naklen Тукай, s. 27]
rn
rna. Ses: Şiirin sözlerini konuşma ritmiyle dinlerken bile kapalı ve sert/hatlayıcı seslerin dağılımı ve organizasyonu dinleyici/okuyucuyu belirli bir ses atmosferi ile karşı karşyıya getirmektedir.
rnУ-тыз-ел-хөр-фи-кер-ле-ләр-не-үл-терт-Тө-рек-ләр-дә-а-зат—лык-там-рын-ко-рыт-Ва-тан-як—тыр-ту-чы-шәм-нәр-не-сүн-дерт-Мө-сел-ман-нан-бө-тен-чит-ләр-не-көл-дерт-У-тыз-ел-ка-зы-ган-баз-бик-ти-рән-шул-Ме-нә-ин-де-Хә-ми-тең-шун-да-ГӨМ-БЕРРРРТ! rn
rn
rnŞiirde kullanılan kapalı heceler/kapalı patlamalı seslerin kafiye yapısıyle belirginleştirilmiştir. Şiiri dinleyen/okuyan bir yıkılışı, bir çöküntüyü ses olarak vurgulandığını duyar. — үлтерт, корыт, сүндерт sеslerinin аrasinda -рек-, -зат-лык-, -як-тыр-, чит-, -бик— gibi yine kapalı/patlamalı sesler yarı vokal değeri taşıyan akışkan ve sızıcı sesler ile desteklenmiştir. Bir mûsikî parçası olarak icra edildiğinde kaçınılmaz son tam tabiat taklidi bir söz ile ve biraz daha fazla vurgulanarak ГӨМБЕРРРРТ! — ile neticelenmektedir. Dinleyiciyi tabii olarak tabiat taklidi seslerin tasvir ettiği bir patlamalı, çatlamalı, çöküntülü sesler atmosferine girmektedir. Şiirin sesini organize eden bu sesler kullanılan cümle yapısıyle de desteklenmektedir.
rnrn
rn
rnb. İthaf: Şiire, (Мән хәфәрә биэрән литәбгатиһи вәкага фиһи*) [=*Берәү үз халкына кое казыса, үзе үк (шул коега)] "Bir kimse kendi halkına kuyu kazsa o kuyuya kendisi de düşer" (Türkiye Türkçesinde "kendi ka zdığı kuyuya düşmek" deyiminde de karşımıza çakan) bir Arap atasözü iktibas edilerek girilmiştir. Şâir, iktibas ettiği bu ithaf ile psikolojik bir atmosfer kurulmuştur. Tukay, bu ithaf ile dinleyiciyi/okuyucuyu biraz sonra duyacağı seslere/anlamlara âdeta hazırlamaktadır. Dinleyici/okuyucu başlıktaki şahsiyet hakkında hiçbir şey bilmese de bir olumsuzlama ile karşılaştığını anlar. Dolayısıyle bu şiir Sultan II. Abdülhamit için bir olumsuzlama şiiridir.
rnrn
rn
rnc. Nitekim şiirde işlediği konular ses ve ithaf ile kodlanan olumsuzlamaya anlam alanı ile de ayna tutmaktadır. Şiire bir azarlama, bir paylama edası hâkimdir. Cümle kuruluşunda muhatap "sen"dir. şiirin bütününde emir cümleleri hakimdir ve bu cümleler "şunları şunları yap, sonra
rnda sonuç böyle olur işte" gibi bir düzlemde yapılandırılmıştır. Şâir sebep-sonuç ilişkisi kurduğu bu cümle yapısıyle "öfke" bildirmektedir. Bu öfke, sonuca götüren hâdiselerin sıralandığı cümlelerde belirginleştirilmiştir. Şâire göre Sultan II. Abdülhamit, "otuz yıl boyunca hür
rnfikirlileri öldürtmüş, Türklerdeki azatlık damarlarını kurutmuş, vatanı aydınlatan ışıkları söndürtmüş, müslümanlara bütün ecnebileri güldürtmüştür" Bütün bu olan biten hâdiseler kaçınılmaz sonuca zemin hazırlamıştır. Bu sonuç ГӨМБЕРРРРТ!’tür.
rnrn
rn
rnd. Şiir bu anlatım tekniği ile "tarih tekerrürden ibarettir" ata sözüne de ayrıca bir gönderimde bulunmaktadır. Tukay tarafından içinde bulunduğu halkın ileri gelenlerine veya baştaki idarecilere ayrıca dolaylı olarak dışarıdan bir örnek gösterilmiştir.
rnGabdulla Tukay, bir Osmanlı ülkesi vatandaşı değildir ve Sultan II. Abdülhamit idaresini tecrübe etmemiştir. Şâiri Abdülhamit’e karşı olumsuz tavra sevk eden şüphesiz okuduğu gazetelerdeki fikirlerdir. Uralskta iken Türkiye gazetelerinden bazılarını okuduğu bilinmektedir. [VELİDİ: s. 159-162]
rnTukay, Габделхәмит şiiri ile ses/şiir estetiğinin önemli bir örneğini sunmuştur.
rnrn
rn
rn2. § Başlıksız iki beyit: Aşağıda yer alan iki beyit, neşir yerlerinde imzasız olarak yayınlanmıştır. rn
rn
rna.rn
rn
rnТөркия янгын эчендә: монда ут һәм анда ут;
rnАнда дөрзиләр кабынган, монда сүнсә — арнаут.
rn
rn
rn[«ЯЛТ-ЙОЛТ», 1 январь 1911, nr. 20’den naklen Тукай: s. 160]rn
rn
rnBu beyit, анда ут vе арнаут kafıyleriyle ritm kazanmıştır. Mısraları yönlendiren tasvir, янгын ve ут (ateş) kelimeleridir. 1911 yılı yayını olan bu beyitte Osmanlı Türkiyesi ateşler içinde bir yangın yeri olarak gösterilmektedir. 1910 yılı Nisan-Mayıs aylarında Balkan coğrafyasında yer alan Arnavutlar isyan etmişlerdi ve Sultan Reşad da Arnavutlar’ı teskin etmek için Rumeli seyahatine çıkmıştı. Dolayısıyle Gabdulla Tukay Osmanlı Türkiyesinin karşılaştığı gaileler ile ilgili duygu ve düşüncelerini bu beyitte yansıtmaktadır. Tabiatıyle şâir, Osmanlı Türklüğünün yanında yer almış gözükmektedir. Kuvvetli devletler Arnavutluk ateşinin sönmesi ile orayı paylaşmaktadır. Yaralı bir yürek olarak Gabdulla Tukay bu yağma psikolojisine karşı şiiriyle direnmektedir. Kuvvetli devletler, Avrupalı emperyalistlerdir.
rnrn
rn
rnb.rn
rn
rnИ Төрек, иң әүвәл үк әйтим сиңа: борның кылыч;
rnГыйльмиле хикмәт базарында синең урның кылыч.rn
rn
rn[«Ялт-йолт», 20 апрель 1911, nr. 21’den naklen, resim altı yazısı, Tукай: s. 175] Tukayin eserlerinin 2. cildinin 366. sayfasında verilen açıklamada, Yalt Yult’taki Kasviri Efkâr gazetesi mharririne âit resmin altına konmuş bir beyittir. Burnu kılıç gibi tasvir edilmiş olan bu kişinin ilhamıyle yazıldığı görülen bu beyit Osmanlı sahası Türklerini bir kılıç ehli olarak tasvir etmektedir.
rnrn
rn
rn3. § Tәмсил şiiri manzum bir hayvan hikâyesi görüntüsündedir.rn
rn
rnТәмсилrn
rn
rn(Италия — Төркия сугышы мөнәсәбәте илә)rn
rn
rnДуст кушылдылар Арыслан берлә бер көн Юлбарыс,
rnБер киңәштә эшләнергә булды эшләнгән бар эш.
rn
rnШул заманны әллә кайдан килде чыкты бер Мәче,
rnКаршылыйлар: «Әйдә безгә иттифакъка кер, Мәче!»
rn
rnБулса да сүзләр береккән, бу өчәү айрым яши,
rnҺәрбере үз тапканын айрым ятып, айрым ашый.
rn
rnЮлбарыс, күрсә ишәк-куйны, тизүк ертып ала;
rnМөттәфикъ безнең Мәче тик күзләрен йөртеп кала.
rn
rnАт-сыер күрсә Арыслан, иткә тиз әйләндерә:
rnБәдбәхет безнең Мәче тик күзләрен майландыра.
rn
rnАулый алмый бу Мәче һич, ач үләр хәлләр килә..
rn— Иттифакъ туклыклымы? — дип, дустлары аннан көлә.
rn
rnЗар җылый безнең Мәче: «Сез туйдыгыз, ди, мин ач ич!
rnНигә тик мин ач калырга, мин — великий держав ич!»rn
rn
rn[«ЯЛТ-ЙОЛТ», 12 октябрь 1911, nr. 28’den naklen «Җан азыклары» (1912), Тукай: s. 193-194, açıklama, s. 366]
rn
rn1911 yılının 26 Eylül — Ekim başlarında Türk-İtalyan savaşı henüz başlamıştı. Gabdulla Tukay bu savaşı Tәмсил ismiyle âdeta sembollerle şiirleştirmiştir. Şiirin esas metninde Osmanlı, Türk, Türkiye sözü geçmemekle beraber şiirin ithafmdaki (Италия — Төркия сугышы мөнәсәбәте илә) kaydı Арыслан, Юлбарыс, Мәче ile hangi devletlerin kastedildiğine gönderimler ihtiva etmektedir.
rnİlk bakışta bir hayvan hikayesi gibi takdim edilen vak’a Arslan, Kaplan ve Kedi arasında geçmektedir.
rnArslan (Almanya), Kaplan (Avusturya-Macaristan) kendi aralarında bir ittifak kurmuşlardı. Kediyi (İtalya) de ittifaka davet ettiler. Her birisi kendi avlanıp kendisi yemektedir. Kaplan yakaladığı avı kenidsi yemektedir, öte taraftan Kedi orada baka kalmaktadır. Arslan da nerede at-sığır görse onu çarçabuk ete dönüştürmektedir. Bedbaht Kedi de sadece gözlerini yağlamakla kala kalmaktadır.Hiç avlanamayan Kedi acından ölmek üzeredir. İttifaktaki dostları da ona "İttifak tokluk mu ki" deyip gülmektedir. Bizim Kedi hüngür hüngür ağlar, "Siz doydunuz, ben ise açım", "Niye ben aç kalıyorum, halbuki ben de Büyük Güç’üm" der.
rnKendi gücünü olduğundan büyük göstermeye çalışan ve diğer güçlü hayvanlar gibi kendisinin de dünya nimetlerinden faydalanmaya hakkı olduğunu ileri süren bir kedinin gülünç hikâyesi olarak rastladığımız bu manzum hayvan masalı ile Gabdulla Tukay, çağının aktüel devletler arası ilişkilerine vurgu yapmaktadır.
rnTukay, Tәмсил şiriyle yine Osmanlı Türkiyesinin yanında yer almaktadır.
rnrn
rn
rn4. § Һазиһи касыйдәтен фи мәдхи Мостафа şiiri Türkiyeden Tatarstana gidip orada yerleşen Mustafa isimli bir softa ile ilgilidir. Satirik tarzın en güzel örneklerinden olan bu şiir Gabdulla Tukay’ın komik-eleştiri türünde seslendirdiği mühim bir eserdir. rn
rn
rnҺазиһи касыйдәтен фи мәдхи Мостафа
rnrn
rn
rnТөркиядә бер теләнче сухта булган Мостафа;
rnМонда кайтып ил казасы, фетнә булган Мостафа.
rn
rnЮп-юаш, муйның бөгеп йөргән сарыклы бер сарык
rn— Монда кайткачтын симергән, чучка булган Мостафа.
rn
rnШат кына, берлек белән торган шәһәрнең халкыны,
rnТөрле дошманлык чәчеп, өч-дүрткә бүлгән Мостафа.
rn
rnӘллә кем, чирмеш теле берлән гәзит язган булып,
rn Барча пакь инсанга биш ел этчә өргән Мостафа.
rn
rnТорса да ул бер заманнар баш булып ялган белән,
rn Мисле корчаңгы көчек, читкә сөрелгән Мостафа.
rn
rnУт белән күктән сөрелгән бер усал шәйтан кеби,
rnСөрдисәң мәҗлестән, ул дингә сыенган Мостафа.
rn
rnАч бозаудай тиз генә Коръән ялап та ант итеп,
rn Күп вакыт йозрык, таяклардан котылган Мостафа.
rn
rnДин дә файда бирмәгәч һәм денъгасы да калмагач,
rnБай калошына табан һәм үкчә булган Мостафа.
rn
rnБулганы хәлдә надан, тик бер кызыл башлы ишәк,
rnТәртәбезгә ат булып, алдап җигелгән Мостафа.
rn
rnЭзләп-эзләп тәртәбездән үз-үзенә мәртәбә,
rnЧын тиешле абзарына инде кергән Мостафа.
rn
rnХәйләләп монда китергән саф бер Истамбул кызын
rnШәһвәте угърында хурлыкка төшергән Мостафа.
rn
rnКилсә монда кыз балаларны укытмакка сусап,
rnУл килер-килмәстә, гыйрзына тукынган Мостафа.
rn
rnУл шулай хайванлыгының, шәһвәтенең пәрдәсен
rnБар укыр кызлар юлына каршы корган Мостафа.
rn
rnНик саныйм гаибен аның соң? Мин түгел бухгалтер
rnУл кабахәтлектә мильярдир танылган Мостафа!
rn
rn[«ЯЛТ-ЙОЛТ», 15 апрель 1912, nr. 37’den naklen Tукай: s. 211-212]
rnrn
rn
rnBu şiirde geçen Tөркия kelimesi, söz konusu şahsın sadece Türkiyede okuyup Astarhana gelmesi ile ilişkilidir. Burada sözü edilen Mustafa da Kafkasyalı Şirvanskiy (İsmagilev) Mostafa Lotfı’dir. Tukay, 1911 yılının Nisan başından Haziran başına kadar Astarhanda bir dostunun evinde misafir olarak kalmıştır. O sıralarda bu şiirin ilhamı gelmiş olmalıdır [bk. Tукай: s. 375-377]. Gabdulla Tukay, Azebaycanlı Mirza Elekber Sabir’in satirik üslubunu bu şiirde yansıtmak suretiyle ayrıca Azerbaycan edebiyatı ile ilgili bir gönderim yapmış gözükmektedir. Ayrıca, şiirin ismini gelenekteki gibi Arapça başlık şeklinde yazmakla Tukay gelenek kılıfında ama yeni bir konuyu eskilerin üslubu ile işlemiştir.
rnTürkiye, Tөркия, сухта, сарык, кызыл башлы, Истамбул кызы gibi kelimeler ile yer almaktadır. Merkezde Mustafa bulunduğu için onun timsalinde Azerbaycanlı bir karakter vurgulanmaktadır.Türkiye ile ilgili kelimeler sadece bir dekor mahiyetindedir.
rn
rn5. § Балканда başlıklı beyit Osmanlı Türkiyesi-nin Balkan Savaşı günlerinde gönül desteği olarak bir karikatürün altında imzasız neşredilmiştir..
rnrn
rn
rnКурыкмыймын, селкенми хәтта фәс чугым;
rnМә, кирәксә, дүртеңә дүрт йозрыгым!
rnrn
rn
rn[«ЯЛТ-ЙОЛТ», 13 октябрь 1912, nr. 44’ten naklen Tукай: s. 213]
rnrn
rn
rnGabdulla Tukay bu beyitte фәс чугы (fes püskülü) ile Osmanlı Türklüğüne gönderimde bulunmuştur. Kendisini Osmanlı Türklüğü yerine koyup meydana gelen Balkan Savaşı karşısında korkmadığını, hatta fes püskülünün bile titremediğini, söylemektedir. Gabdulla Tukay, daha da ileri giderek, gerek görüldüğünde dördüne de dört yumruk göstermektedir.
rn5. § Tәмсил ("Әһле Балкан") şiiri [T. T. imzasıyle «Baкыт», 7 Hoябрь 1912, nr 1067’den naklen Şekupov: s. 188-192.; Aybars, s. 33]’ Tukay’ın Sovyet devrinde basılan eserleri içinde yer almamıştır. Tukay için hazırlanan elektronik sözlükte 411 numaralı şiir olarak kaydedilen bu eserin tam metni aşağıdadır.
rn
rnТәмсил ("Әһле Балкан")
rn
rn1
rnӘһле Балкан кечкенә бер эт иде,
rnТөркия күктә очар бөркет иде.
rn
rnҺәр заман торды бу көнче эт өреп,
rnКүктә очкан солтанат кошны күреп.
rn
rnӨрде, өрде кошны иткән күк харап,
rnТорды пычрак аузы күкләргә карап.
rn
rnХөр вә шат, якты һавада кош оча,
rnКойрыгын болгап елый эт: эч поша.
rn
rnЭт улый мәшьүм, вә тырный үз битен,
rnБәдбәхет! Чәйнәргә хәзер үз итен.
rn
rnУшбу күрнеш башкаланмый күп заман,
rnТөркия хәле гүзәл, этнең яман.
rn
rnОчты бөркет киң һавада хөр вә шат,
rnКәгъбә шат, милләт вә шат солтан Рәшат.
rn
rn2
rnӘллә кем аткан тирән бер ярадан,
rnБилгеле бер сайят мәлгунанәдән,
rn
rnКош төшә җиргә (бу мәгълүм языйк)
rnКәрлә этнең, көнче этнең авызыннан.
rn
rnШунда да курка һөҗүмгә эт сәфил,
rnЧиттән әйткәнне көтә "өсс!" яки "пиль!"
rn
rnЧөнки шанлы кош чукып алса күзен,
rnҺичберәү әйтмәс, ди ул, яклау сүзен.
rn
rn3
rnПиль! диде, кемдер җибәрде өстереп,
rnСугыша маэмай, койрыгын селкеп өреп.
rn
rn4
rnУшбу "изге бер кан ", диләр,
rnСугыша Инҗил белән Коръән диләр;
rn
rnАлдый алмаслар халыкны юк белән,
rnМонда хәзрәтләр сугышмый поп белән!
rnrn
rn
rn[1. һttp://]
rn
rnTukay, Balkan halkını bir köpeğe, Türkiyeyi de kartala benzetmiştir. Türkiye kartal gibi gökte uçan bir saltanat kuşudur, Balkan halkı ise bir köpek gibi ayaklanıp ürmeye başlamıştır. Pis ağzını açıp havaya bakmaktadır. Kuş ise aydınlık gök yüzünde hür ve şat uçmaktadır. Canı sıkılmış şekilde köpek ise kuyruğunu sallayıp havlamaktadır. Meş’um köpek ürmekte ve kendi yüzünü tırmalamaktadır. O bedbaht it. Kendi etini çiğnemeye hazırdır. Bu hal uzun zaman değişmemiştir ve Türkiyenin hali çok güzeldir, ama itin hali yamandır. Kartal engin gök yüzünde hür uçtukça Kâ’be de, Sultan Reşat da sattır.
rnBilinen melun avcıdan dolayı kuş yere düşmüştür. Cüce, kıskanç itin ağzından bunu yazalım. O sırada sefil it hücum etmekten korkmaktadır. Dışarıdan emir bekliyor "büyü" veya "atıl!" diye. Çünkü şanlı kuş çöküp alsa gözünü, hiçbir sebep bahane olamaz. Birisi köpeği besleyip hücum et! dedi. Köpek eniği, kuyruğunu sallaya sallaya ürüp duruyor savaşmak üzere. Bu "Kutsal bir kan" deyip İncil ile Kur’anı savaştırıyorlar. Halkı olmayan bir şey ile aldatamazlar. Burada imamlar ile papazlar savaşmıyorlar.
rnTukay, bu şiirinde Balkan Harbinin temelinde bir din savaşı olmadığını, bu savaşta yabancı güçlerin bir iti kışkırtır gibi Balkan halklarını Türklerin üstüne kışkırttığını konu etmektedir. Tukay’a göre Türkiye kartal gibi engin gök yüzünde uçtukça Kâ’be de Sultan Reşat da tehlikeden uzak olacaktır.
rnYukarıdaki Temsil şiiri ile bu Temsil şiiri arasında farklı bir tasvir ve yaklaşım gözükmektedir. 3. § Tәмсил şiirinde Aрыслан, Юлбарыс ve Mәче bir hayvan masalı anlatım tekniği ile ele alınırken, 5. § Tәмсил (“Әһле Балкан”) şiirindeki "Әһле Балкан кечкенә бер эт", "Tөркия күктә очар бөркет” olarak tasvir edilmiştir. Her ikisinde de hayvan/insan-ülke benzetmesi ortaktır. Birinci Tәмсил ile ikinci Tәмсил arasındaki fark, birincisindeki alegorinin kapalı, ikincisinde ise açık olmasıdır. Birincisinde Türkiye meçhul, ikincisinde ise açıkça gözükmektedir.
rnGabdulla Tukay her iki şiirinde de Türkiyenin yanında yer almaktadır.
rnrn
rn
rn6. § Балкан көйләре şiiri 1912 yılının Aralık ayında yayınlanmıştır. Şiir, Çarlık Rusyasının desteği ile Mart-Eylül aylan arasında Yunanistan, Karadağ, Sırbistan ve Bulgaristan devletlerinin Osmanlıya karşı sürdürdüğü işgal harekâtının acıları karşısında söylenmiştir.
rnrn
rn
rnБалкан көйләре
rn
rnI
rnТөркия бетә,
rnДип һәркем көтә,—
rnБалканнар эше
rnГел алга китә.
rn
rnТик шул Әдернә
rnАлынмый менә.
rnЯния, Шкудра
rn Тиде теңкәмә.
rn
rnЧыталҗа яман,
rnАузы тулган кан,
rn Туплар дисеңме,
rn Зурлар дөньядан.
rn
rnАй-һай, Чыталҗа,
rnСин майлы калҗа;
rn Сине йотмыйча,
rn Истамбул кайда?
rn
rnII
rnСүзләр куештык,
rnДүртәү сугыштык;
rnЗур кошлар төсле,
rnЛондонга очтык.
rn
rnМоңда төрекләр —
rnЯмьсез терекләр —
rnАвызларыннан
rnЧәчәләр утлар!
rn
rn«Сез кемсез», диләр,
rn«Без төркез», — диләр;
rnҖиңелдек, дип һич
rnӨмет өзмиләр;
rn
rnДиләр: «Госманлы
rnӨч истихкямны
rnКулда тотканда,
rnТуктатмас канны.
rn
rnIII
rnАртык шаулыйсыз,
rnБик күп даулыйсыз.
rnНигә тарихтан
rnГыйбрәт алмыйсыз?
rn
rnРуслар да җиңде,
rnЯкынгук килде;
rnАңар нәмсәләр
rnКүпме җир бирде?
rn
rnКурыкма, нәмсәләр —
rnБезнең кемсәләр,
rnВильһелем лаек,
rnКалиф дисәләр.
rn
rnБезгә бар да бер,
rnИтсәгез сабыр,
rnЧыталҗада да
rnСезгә бар кабер!»
rn
rn[«Шүрәле» imzası ile «Кояш», 23 декабрь 1912, nr. 7’den naklen Tукай: s. 257-258]
rn[Açıklama için bk. Tукай: s. 380]
rn
rnOsmanlı Türkiyesinin karşılaştığı Balkan savaşları iki bölümde meyadana gelmiştir. Savaşın birinci etabı 8 Ekim 1912-30 Mayıs 1913 arasında cereyan etmiştir. Bulgar, Sırp, Yunanistan ve Karadağ Krallıkları Balkan İttifakı adı ile bir ittifak kurmuş ve Osmanlı Türklerini Balkanlardan atmak üzere işgale başlamışlardır. Tukay bu şiirini Aralık ayı içinde yazdığına göre savaş halen devam etmektedir.
rnБалкан көйләре şiirinde de Tukay yine Çatalcaya kadar dayanmış olan düşman işgali karşısında duygulanmıştır. Şiir onda yine Көй formasında kanatlanmaktadır.
rnTürkiyenin neredeyse yenilmek üzere olduğunu gören ve bunu bekleyenler karşısında Tukay, mazlumun yanında yer almaktadır. Balkanlar kaybedilmiştir. Edirne neredeyse alınmak üzeredir. Yanya, îşkodra çoktan gitmiş, müttefikler Çatacaya kadar dayanmıştır. Çatalcanm ağzı kan içindedir. Çatalca yağlı bir lokmadır, o yutulmadan İstanbul yolu açılmayacaktır. Söz verilmiştir, dört taraf ile savaşılmıştır. Büyük kuşlar gibi Londraya uçulmuştur. Orada Türkler çirkin diriler gibi gözümektedir. Ama ağızlarından ateş saçmaktadırlar. "Siz kimsiniz?" diye soranlara "Biz Türküz" derler. Yenildik diye ümitlerini hiç kaybetmemişlerdir ve "Osmanlı üç istihkamını elinde tuttuğunda kanı hiçbir zaman durmaz". Çok fazla gürültü çıkarıyorsunuz. Pek çok kavga ediyorsunuz. Niye tarihten ibret almıyorsunuz? Ruslar da yendi, pek yakma geldi, sonra Almanlar çok yer mi verdi? Korkma Almanlar bizim kişiler, Vilhelme layık halifelik deseler, bizce hepsi de bir. Eğer sabrederseniz Çatalcada size de kabir var!"
rnTukay bu şiirde şekil bakımından halk şiiri formasını kullanmıştır. Şiir üç ayrı bölüme ayrılmıştır. Her bir bölüm beşer hecelik dörder mısradan meydana gelmiştir. Kafiye tipi de a, a, b, a şeklindedir. Bu şekil yapısı ile Tukay aslında halkın sesi olmak gibi bir tavır da sergilemektedir.
rnBu şiirde genel olarak, diğerlerine nispetle, daha fazla teferruata girilmiştir. Edirne, Yanya, İşkodra, Çatalca gibi şehirler işgalcilerin tek tek ele geçirdikleri şehirler olarak karşımıza çıkmaktadır ve Tukay’in dikkatleri daha yakın planda gözükmektedir. İstanbul yolunun son savunma noktası Çatalcadır ve müttefiklerin Çatalcada durdurulması, Osmanlı Devletini teslime zorlamasını gören Tukay Londra konferansına katılan Türklerin hâlâ ümitlerini kaybetmemesini, üç istihkamı elinde tutan Türklerin kanlarının hala kaynadığına işaret etmesi, çıkan kavgada da Çatalcanın müttefiklere mezar olacağını görmesi bir ileri görüşlülüktür. Çatalcada direnen Osmanlı Türkleri Istanbulu işgalden kurtarmıştır.
rnTukay, bu şiirinde de Osmanlı Türkiyesinin tarafında yer almaktadır.
rnrn
rn
rnSonuçrn
rn
rnGabdulla Tukay’in iki kitapta toplanan 411 adet bütün şiirleri içinde 5 tanesinin doğrudan Osmanlı Türkiyesine hasredilmiş olması, bir tanesinde de bazı kelimelerin Türkiye ile ilgili gönderimler ihtiva etmesi önemli bir noktadır. Çünkü Tukay, hayatında Türkiyeyi hiç görmemiş, Türkiye tecrübesi olmayan bir yazardır. Fakat Osmanlı Türkiyesi ile ilgili dergi ve gazetelerden aktüel konuları takip ettiği ve Türkiyenin karşılaştığı hâdiselerden bir kısmını şiirlerine aksettiği gözlenmektedir.
rn1909’da Sultan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden itibaren Birinci Balkan Harbinin Londra görüşmelerine kadarki devresinde (30 Mayıs 1913) Osmanlı Türkiyesinin aktüel olarak yaşadığı büyük hadiseler Tukay’ın yaralı yüreğini sızlatmıştır. Bu şiirlerde, bir şair yüreğiyle haksızlıklar karşısında mazlumun yanında yer alma psikolojisi ile hareket ettiği gibi, kendisini, diğerlerine nispetle, Osmanlı Türklerine daha yakın hissetmesinin izleri gözlenmektedir. Ancak dört yıllık bir zaman dilimine sığan bu hadiseler karşısında Osmanlı Türkiyesini parça parça koparmaya çalışan Avrupalı güçlere karşı Tukaym şâir yüreği direnen bir şâir yüreği olarak Türkiye Türklerini de sevindirmiştir. Nitekim Tukay, 1913’ten itibaren Türk matbuatında çeşitli vesilelerle en çok yer alan Tatar şâiridir.
rnGenel olarak, Габделхәмит şiiri bir tarafa bırakılacak olursa, bu şiirlerde Tukay dış ilişkiler ve geçirmekte olduğu savaşlar bakımından Osmanlı Türkiyesinin yanında yer almıştır, Габделхәмит şiirinde de Türkiye içindeki politik kamplaşmada yine bir tarafın yanında gözükür. Türkiye dergi ve gazetelerindeki Sultan II. Abdülhamit muhalifi yazılar, onun eleştirici kimliğini adetâ beslemiştir.
rnGabdulla Tukay Türkiye ile ilgili konuları işlediği şiirlerinde gelenekçi manzum şekillerinden faydalanmış, çoğunluğu aruz ile beyitler halinde, birisi de hece ile mani biçiminde söylenmiştir.
rnAnlatım tekniği itibariyle Tukay hem bir hikaye, hem bir masal üslubundan çokça istifade etmliştir.
rnOsmanlı Türkiyesi ile ilgili hayvan benzetmelerine çokça yer vermiştir. Türkiye, (эт) ite benzetilen Balkan halkları karşısında (бөркет) kartala benzetilmiştir. Avrupanın kuvvetli bazı devletlerinin yanında birisi de, kendisini olduğundan daha güçlü ve büyük göstermeye çalışan güçsüz bir (мәче) kediye benzetilmiştir.
rnGabdulla Tukay şiiri, her zaman mûsıkîli söyleyiş karakterine sahiptir. Onda şiir ilhamı dâima, "türkü", "şarkı" ile el eledir. Nitekim Балкан көйләре şiirinde olduğu gibi, bütün eserleri doğrudan mûsikî güftesi diğerlerinde kuvvetli ses organizasyonuna sahiptir. Bu, Gabdulla Tukay’m çocukluk çağında yakaladığı Tatar dilinin mûsıkîsidir. Bu ses onun edebî şahsiyetini bütünüyle gösterir.
rn27 yıllık çok kısa bir ömre (26.04.1886 – 15.04.1913) Tatar dilinin bugünlere kadar gelen şiir sesini sığdıran uzun nefesli Gabdulla Tukay, Türkiye Türkleri için de sevilen, sayılan bir şâir olarak temayüz etmiştir.
rn
rnKAYNAKLAR
rnŞekurov, Ferit, Abdullah Tukay’ın Gizlenmiş İki Şiiri, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, (Aktaran: M. Öner), Bahar-1997, S: 3, s. 188-192.;
rnTукай, Габдулла, Тукай Габдулла. Сочинения В Пяти Томах, Т.2 Стихи, поэмы (1909-1913) Академия наук СССР. Казанский филиал. Институт Языка, литературы и истории им. Г.Ибрагимова, Татарстан китап нәшрияты, Казан, 1985.
rnTukay, Abdullah, Temsil (Şiir) (Haz. Ş. Aybars) Kardeş Edebiyatlar, №J 38, s. 33
rnVelidi, Cemal, Abdullah Tukay, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi (Aktaran: M. Öner, Bahar-2004, №17, s. 155-190.
rn1. http://www.klf.ksu.ru/tukay/dict_db/dict_words_t.phtml?unit=wordsrn
rn
rn
rn(Чыганак: Г.Тукай мирасы һәм милли-мәдәни багланышлар//Г.Тукай тууынаrn125 ел тулуга багышланган халыкара фәнни-гамәли конференция rnматериаллары. — Казан, 2011)rn
rn
rn