Sakin durma kalem, derdini yaz, yaz!
Artık ulaştı aydınlık yaz, açıkça yaz.
Yazadur ey kalem, yaz, olsa da az az.
Titresin gönül, yaz.
Erimeğe başladı buzlar ve karlar,
Yükseldi yerden buharlar ve buğular.
Hatıra getirir baharın bu buharı,
Ahir zamanı, son dumanı.
Taşların arasından, buzlar akmakta;
Vurmakta, birbirine çarpmakta.
Sanırsın ki, buzların mahşeridir,
Sanırsın ki, buzlar, ölülerin askeridir;
Üflenmiş sanırsın sanki boynuz,
Veya boynuzunu oynattı öküz.
Onlar, sanki giderler ağır mahkemeye,
Bilinmez; hangisi cennete, hangisi ateşe.
Bu âlemi tutar bir çeşit sıtma.
Büsbütün karışır, kopar kıyamet.
Bütün sahra garip renklere girmekte,
Bulut gibi olup kalmakta.
Biraz sonra gösterecektir gerçek rengini toprak,
Saç tohum, sür sabanla şimdi, budur gerçek toprak.
Güneş de sımsıcak nurlar saçmakta,
Neşesiz yeryüzünün gönlü açılmakta.
Gider, vedalaşıp kara kış,
Serilip yere yeşil çimen ipeği.
Dirilir, canlanır dünya âlem,
Tazelenir Havva’lar, Adem’ler.
Böylece, düşündürür bahar herşeyi,
Bazen ölümü, bazen hayatı.
(1907)
Çevirmen: Dr. Fatma Őzkan
(Чыганак/Источник: Abdullah Tukay’in şiirleri. — Çevirmen Dr. Fatma Őzkan. — Türk Kültürünü Araştirma Enstitüsü, 1994).