Kar ve dumanlar arasından çıkageldi devim.
Kıpırdamadım: Dimdik durdum, ne yapacakmış, görelim?
Uzun parmaklarıyla, evvelâ şapkamı yokladı.
Lâkin, basımdaki kürke, temas etmedi, parmağı.
Uzattı daha sonra elini, yüzümü gıdıklamak için;
Nerede gülmek, gıdıklanmak bende, yüzüm asık!
Gıdıklarım diye, boynuma uzattı, tırnaklarını,
Boyun bağıyla sarmıştım boynumu.
Sonra, sırtımı gıdıklamak istedi,
Kalın kumaştandı gömleğim, gıdıklayamadı.
Pek gerekiyormuş gibi bu sefer de sırtımı
Gıdıklamaya çalıştı; başaramayınca bıraktı.
Giyinmiştim, lahana gibi kat kat,
Kıyafetim, söz dinleyen atımdı.
Elini çekip sırtımdan, tuttu belimden;
Şeytan bile çözemedi, belimdeki kuşağı.
Ayağımın altını gıdıklamak için, uzattı ellerini,
Parmağı temas etmeyince bana yine, dev kaskatı kesildi.
— Amma yırtıcısın sen, ey dev, ormanda, kırda,
Git kendi işine, gezme buralarda.
Tenime temas etmedi, gitti soğukluk,
Tilki kürklü elbisem beni soğuklarda korudu.
Elini süremeyince, soğuk efendi, düşman kesildi,
Benden öç almak için fırtına kopardı.
O sözümden sonra, kayboldu, sardı etrafı duman,
Sâdece kahkahası geldi onun uzaklardan.
Güler, gülüşüyle geçer gece ve ertesi gün;
Kıyıp da kim söylesin ona söz; sevgilisidir o, tabiatın.
(1912)
Çevirmen: Dr. Fatma Őzkan
(Чыганак/Источник: Abdullah Tukay’in şiirleri. — Çevirmen Dr. Fatma Őzkan. — Türk Kültürünü Araştirma Enstitüsü, 1994).