ТАТ РУС ENG

Abdullah Tukay Feryat

 (Bir kadının diliyle)


Pek ısrarlıyım, hakkımı aramakta ben,
Israrlıyım, hukuk şarkısını söylemekte ben;
Çocukluğumda bile çırpınırdım, durmazdım,
Annemin sımsıkı bağladığı kundakta ben.
Bağlı kalmaktan, çok, pekçok gönlüm daralır,
Üzülürdüm çok defalar haksızlığa, bu cefâya;
İhtilâlci, yol kesici olmasam da,
Onbir yaşıma girdiğimde düştüm zindana.
Annem bir casus idi, babam jandarma,
Pencereden baktığımı görseydi onlar,
Öfkeli, kötü sözler yağardı bana,
Akardı, tenhâ köşelerde gözümden yaşlar.
Günâhım ne? Neden girdim bu zindana?
Kusurum yok hiç; kız olduğum için bütün bunlar.
Nasıl ağır ceza bu: Dünyayı görme,
Güneşi görme, sokağı görme, hiç kıpırdama.
Asla! Asla! Kitap sayfalarına göz atma,
Ağzını kapa, aydınlıktan söz açma.
Dünya aydınlık, nurlu deme, karanlık de;
Böyle olmalı, ebediyen! Ebediyen!
Böyle bilir dünyayı kör sıçan,
Aynı kanaattedir, molla, şeyh, âlim ve imam,
Annemle babam kul köledir onlara.
Onlar emredince, sen de boyun eğ, inan!
İşte buna öfkelenir dururum,
Yanarım bazen göğsüme vururum;
Aksa da tatlı çeşme karşında senin,
İçme, dur, susasan da, yasak içmen!
O zindanda büyüyüp, bastım onsekize,
Hanım oldum koca göbekli bir semize;
Gerçi ona vardım ama severek değil;
Ağlaya sızlaya, çaresiz boyun eğdim kadere.
Üç hanımlıydı o, ben dördüncüsü,
Toplandık dar bir eve biz dört kuma,
Herşeyi söylemedim, dördüncü dedim ama:
Ben olmuştum, belki şimdi ondördüncü.
Beceriksiz ve gençtim, diğer üçüne göre.
İçimden gelmese de, mecburen anlaşacaktım,
Sevmesem de hiç, elimi uzatacaktım.
Böylece ahlâkım ve maneviyâtım bozulmuştu.
Akşam olunca, kocamız içip içip döner,
Ağzı burnu leş gibi kokar, üstü başı kir içinde.
Pek muhterem birisi dönmüş sanki, haydi koş,
Dördümüz birden, dört köpek gibi koşuşuruz patır patır!
Sarhoş. Lâkin sever kendisinin düşünülmesini,
Aşırı ilgi, sevgi ister, bencilce;
Yetmez ona arkadaşça muamele:
Senden secde etmeni ister, sever kendisine tapılmasını.
Uyumuş olsan elinden kurtulup,
Çirkin sözler söyler, küfreder, bağırır;
İkinci karısına seslenir,
Rahat rahat uyumak, huzur nerede!
Gürültü patırtıdan, çocuklar uyanırlar.
Nâzik beyler görseler, utanırlar.
Masum çocuklara bu manzaralar,
Böyle kötü, çirkin olur.
İtaatten memnun kalırsa kucak açar,
Bu ona nimet olur, cennet olur.
Soru soramazsın, cevap vermeğe mecbur değil,
İtaatinin karşılığı çoğu zaman bıçak olur.
Sinirlenirse, hanımlarının canını çıkarır;
Yüreklerini yakar, tütününü göğe savurur;
Yakar kavurur, yakarım derse, bırakır,
Yakmam derse. Onun indinde bizler odunuz.

(1907)


Çevirmen: Dr. Fatma Őzkan

(Чыганак/Источник: Abdullah Tukay’in şiirleri. — Çevirmen Dr. Fatma Őzkan. — Türk Kültürünü Araştirma Enstitüsü, 1994).


 

Комментарий язарга


*