ТАТ РУС ENG

Abdullah Tukay Gerici


Güya günlerden birgün lokantanın âdâbınca,
Oturmuşum bir köşede gizlice.
El etek çekmişim fâni dünyadan.
Ağzımda sigara, önümde bira,
Lokantanın âşıkları,
Gelip dizildiler karşıma.
Dediler ki, niçin yalnız oturuyorsun?
Çalgı takımı, garmon getirt, meşk et bizimle.
Getirttim keman ile garmon,
Keyifli ne varsa geldi oraya.
Yalnız, kimsenin görmediği bir odaya,
Getirttik birkaç makyajlı kız da!
Yuvarladık içkileri, tamamen sarhoş olduk,
Yüzümüzü hararet bastı, büsbütün kızardık.
Biraz sonra, gelir gibi oldu bize ilham,
Âlim olduk, olduk biz ehl-i fetva.
Başladık değerlendirmeğe hocaları,
Hangisi günahkâr, hangisi ehl-i takva.
Sayıp sövdük ceditçilere de,
Onlar dinsizdir, öyle yazıyor kitapta.
Günâhtır bizce, tiyatro ve dans da.
İçip sarhoş olmak çok doğru, çok âlâ.
Gönüller arındı şirk ve kötülüklerden
Anında putlar, puta inananlar arttı.
Cennet kuşları olduk orada,
Dolup taştı bütün odalar sevapla.
                          II
Kadehlerce içtiğimden, sarhoş olmuştum,
Oturduğum yerde sızmış kalmıştım.
O hâldeyken bir düş gördüm,
Düşümde acayip bir iş gördüm.
Söyleyeyim mi düşümde ah ne gördüm?
Sanki kendimi cennette gördüm.
Çevirdiler etrafımı huriler,
Ay gibi parlar yüzleri, saçılır nurlar,
Önümüze konuldu şarap dolu şişeler.
Vildan ve Gılman ‘di bütün garsonlar.
İçkilerin tamamı bedava,
Birisi çıkıp da istemezdi para.
Eğlenceliydi! Bir elimde içkim,
Öteki elimle hurileri kucaklıyorum.
Çıtır çıtır pişmiş leziz köfteler,
Mezelerin arasında kuş eti bile var.
Biraz sonra, bir köşeden çıktı Rıdvan,
Her tarafı altın, gümüş, nurla dolan.
Dedim: "Ey cennetin muhafızı,
Neden bunca nimete lâyık görüldüm?"
Dedi: "Çünkü cennetlisin sen, dindarsın,
Himaye ettin meyhanede dîni".
                             III
Tam bu esnada uyandım,
Neredeyim? diye etrafa bakındım.
Oturan dostlarımın yerinde yeller esiyor,
Elimi cebime atınca aklımı oynattım.
Tanrı’nin bile sevmediği hırsızlar,
Cüzdanımda ne varsa çalmışlar.
Ben o hâldeyken, geldi garson,
Merhametsizce parlamakta gözleri,
Dedi: "Bay, sizin hesabınız yirmi rubledir,
Haydi çabuk olun, bir saat geçmiş."
Dedim: "Paramı arkadaşlar çalmış,
Köpekler, çalmış ve kaçmış."
Garson benimle fazla tartışmadı, gitti,
Kılıçlı iki adamla geri döndü.
Her iki kolumdan tuttular,
Garsonu diğer tarafa oturttular,
Sille tokat vurdular bana,
Kötü sözler söyleyerek.
Çok geçmeden hapiste buldum kendimi,
Düşümün doğruluğunu o zaman anladım.

(1908)


Çevirmen: Dr. Fatma Őzkan

(Чыганак/Источник: Abdullah Tukay’in şiirleri. — Çevirmen Dr. Fatma Őzkan. — Türk Kültürünü Araştirma Enstitüsü, 1994).


 

Комментарий язарга


*