Düşünceye dalmış oturmakta şâir,
Yazar bütün dünyayı unutarak,
Kalemiyle arada saçını karıştırır,
Çıkarmak ister gibi çeşitli fikirleri kafasından.
Yazar, şâir, kalemini elden bırakmaz,
Biraz yazar, sonra bırakır, biraz düşünür,
Böyle sessiz sakin otururken o,
Evin çatısında birileri borazan çalar.
Sessizliği bozar, onun içli sesi,
Bir dinlesen, gelir ondan kedi sesi.
Acı, keskin bir ses gelir bir dinlesen,
Dönmeyen araba tekerleğinin sesi.
Kaçar keyfi şâirin, büsbütün şaşırır,
Nereden çıktı, hiç beklenmeyen bu belâ?
Bağırır öfkeyle, pencereden:
— Çabuk git çocuk, gürültü etme orada!
Kaçıp gider çarçabuk yaramaz çocuk,
Gürültü kesilir gibi olur.
Tekrar, işine döner şâir.
Gürültüden kurtuldum, Tanrı’m şükür diyerek.
Düşünür kendi kendine, dalar şâir,
Borazan sesi gelmeğe başlar yeniden.
Ne yapacağını bilemez, öfkesinden,
Yazdıklarını buruşturup yere atar.
Çalar borazan, hiç durmadan,
Zavallı şâirin göğsünü, ruhunu tırmalar.
Ne yapacağını bilemez şâir, âciz kalır.
Olmaz böyle, der, bir hîle düşünür.
Bağırır: "Gel buraya cici çocuk!
Koş, gel, benim elime bak:
Vereceğim, borazanın için onbeş kuruş,
Sen akıllısın, borazanını satıver bana".
(1911)
Çevirmen: Dr. Fatma Őzkan
(Чыганак/Источник: Abdullah Tukay’in şiirleri. — Çevirmen Dr. Fatma Őzkan. — Türk Kültürünü Araştirma Enstitüsü, 1994).