ТАТ РУС ENG

Abdullah Tukay Kazan ve Kaban ardi

                               1

Hangi zamanda, hangi dilde olursa olsun Kazan,
Hatırdan çıkmaz hiç oradaki gölümüz, Kaban.

Bu şehri, bu gölü şiirleştirmiş, milletin dili,
Bu hayranlık, eski şöhretinden midir?

Bu şehir, bayağı bir şehir, altın, gümüş, cevher değil.
Göl de, bütün göller gibidir, cevher değil.

İncelenirse görülür ki, bu gölün vardır şiiriyeti,
Var gibidir hattâ, milletin hayâlinde onun esrarı.

Bir zamanlar çekmiştim orada Kesikbaş’ın ipini,
Düşmüş, kalkmış; iyice araştırıp bakmıştım dibine.

Gitmemiştim hiç, nedense, gölün öte yakasına,
Tembellikten mi, bilmem neden çekinirim böyle?

Görenler, orasının garip olduğunu söylerler;
Tanrı, garip yaratmış gölün dibini, derler.
                              

                               2
Varmış, o gölün dibinde, devin karısı,
Yerli yurtlu, varlıklı, para doluymuş cüzdanı.

O gölün dibine düşermiş, gece kaybolan kızlar,
Ister istemez göze çarparmış, ninenin evi.

Ninenin evinden, alevler, ışıklar taşarmış,
Çok güzelmiş ateş, mavili, kızıllı, aklıymış.

Geceleyin yaşlı kadının evine girermiş, kaybolan kızlar.
Çıkmazmış derler, yok olurmuş, buz gibi erirmiş kızlar.

Bir iki gece boyunca lararlcırmış onlar, kadının saçını,
Kaşırlar, ovarlarmış, sırtını, ayaklarını.

Saçını taramak için, samanlıktan tırmık alınırmış;
Sırtının masajı, bir atın çektiği arabayla yapılırmış.

O yatarmış, garmon çalarmış garmoncular;
O, yan takılan şapkalar çalarmış, pek kederli, pek güzel.

Gayfi Amca, nereden gördün de onları övdün?
Görmüyorsun, çalsa bile müziği parmakların.


                              3
Başı sıkıştıkça, başlarmış melun, kızlara zulmetmeğe,
Hepsini, döşeme altına hapsetmeğe.

Zavallıları döndürıirmüş, bülbüle ve tavuğa;
Bırakırmış, kızlar kilo alsınlar diye.

Kızlar şişmanlayınca, geceleyin, yakarmış,
Cehennemden daha geniş re büyük soba.

O zaman bir kızı alırnuş saçından çekerek,
Bir elinde olurmuş, dünya kadar büyük kürek.

Dermiş o; "Bu küreğe olur sen kızım!"
Atarmış sobaya, oturunca kız, surat asmadan.

Evinin önü, doluymuş soyulmuş kız cesediyle;
Hepsi müslümanmış, Rus kızıymış biri de.

Bir çivide asılıymış, Râbiâ, Ayşe ve Meryem’in iskeleti;
Bir aradaymış domuzu ve domuz yavruları.

Orada ötermiş, horozu, honıurdarmış domuzu;
Böyle horlanmış, hakarete uğramış, sevgi yıldızı.

(1912)


Çevirmen: Dr. Fatma Őzkan

(Чыганак/Источник: Abdullah Tukay’in şiirleri. — Çevirmen Dr. Fatma Őzkan. — Türk Kültürünü Araştirma Enstitüsü, 1994).


Комментарий язарга


*