Birinci Bölüm
Cananım, saçın bir tutam, koşulan atı ürkütür;
Bayazit, "Nur"gazetesini nasıl çıkarır?
Yuvarlak toynak taylarda, güzel kızlar zenginlerde;
"Ahbar"ı satın alan zenginler nerelerde gezerler?
Tahtadan kutu yaptım, dar olacağını bilmedim;
"Ahbar" zengin diye yıllık yazdım, kapanacağını bilmedim.
Ördek uçar, kaz yürür, bacağının uzunluğuna göre;
"Tercüman"ın içi sıkılır, kızıl "İslâh"a bakarak.
Simurg kuşunun yavrusu Kaf dağının ardındadır,
Hindi Minhac orada kuracakmış üniversite.
Ak da olur, mavi de olur boyacının boyası,
"Hükümet kapattı" der, naşirlerin akıllısı.
Bizim köy boyunca akar suyun serini;
Cezbeder Kazan gençlerini Remillerin altını,
Bir yanda var bir yanda yok, elma ağacı
"Mirat"ın yazmadığı ne var, işlerin ters gidince.
Kemanım bozuk düzen çalıyor, böyle olsa da iyi,
Okuyucular istemezse de gazetede, reklam olsa daha iyi.
Kırmızı kalpak raftadır, dikilir yakın kasabalarda,
Murat gibi dilenciyi göremezsin rüyada da.
Yetim yurdunun kapısı mezardan da dar imiş,
Astrahan’da Burhan, İdil adlı iki horoz var imiş.
Koşamadım, yetişemedim, tutamadım ördeği,
İran halkı unutamaz şahtan gördüğü iyiliği.
Talebeleri geziyor, ellerinde mızıka;
İşmiy nasıl dayansın, çalınca o mızıka.
Mülhimelerin yüzüğü Türk halkını aldattı;
Aldatırsa aldatsın, pişmanlık faydasız.
İkinci Bölüm
Altın yüzük firuze, arasından yel eser;
Tatar zengini hacca gider şartı var: Molla yok ise.
Yayık yağını pek severim, annem yapar onu;
Tatar kadını kötü yola sapmaz çarşafı örter onu.
Yetişir olgunlaşır tatlı olur, elma ağacının elması;
Çekersen Moskova’ya ulaşır, şeyhlerin sarığı.
Başındaki başlığın, seksen sekiz tanedir biti;
Bu dünyada meşhur oldu, Bediî müezzinin hindisi.
Canım, cananım saçını açıp çıkma sokağa örtüsüz;
Dolaşma, talebe, kalpaksız; Ruslaşırsın, bu hoş olmaz.
Ayağındaki çizmen, deridendir ayakkabın;
Mutiîye sorunuz, zor iştir, yazarlık denilen.
Bizim Kazanlı kızlar, giyinmeseler de güzeldirler;
Tatarın başı eğri büğrü, saçları taranmasa da düzgündür.
Haydi canım, geçir beni engeli aşıncaya kadar;
"Şimşek" çarpar Tatarları, çarpılacak herşeyi, sonuna kadar.
Bu yıl da bahar geçip gitti, binemedim arabaya;
Simi’nin zengini zekat verir "Kolibri" adlı Rus kadınına,
Tan’ın horozları öttü, sahiden de tan mı attı?
Hâdi Yıldız’ı övüyor, hakikaten beğeniyor mu?
Sevimsiz güzel olmaz, kaşına rastık çekince;
»Bade’l-Maarif" satarlar, beş altı kelimeyle.
Kaşının karası çıkmış, sürme çekmelisin yine;
Sıçan yuvasına sığmıyor, "Muhbir"in dayısı da.
Çevirmen: Dr. Fatma Őzkan
(Чыганак/Источник: Abdullah Tukay’in şiirleri. — Çevirmen Dr. Fatma Őzkan. — Türk Kültürünü Araştirma Enstitüsü, 1994).