ТАТ РУС ENG

Abdullah Tukay Miyav sultan


                            
Uyku

Ön ayaklarına koyup başını uyur, düş görür.
Düşünde her cins fare ile uğraşır.

Bir fare kaçarmış, güya o kovalarmış,
Yakalarmış, hatta onu boğacak olurmuş.

Bir köşede üç dört kedi serçeleri avlarmış,
Evin damında toplanmışlar, miyavlarlarmış.

Keyfini kimse bozmaz, köpek korkutmazmış.
Etraf sakin. Tek başına yatarmış, güzel düşler görerek.

                              Uyanış
Kalktı, esniyor, kocaman açarak ağzını,
Arka ve ön ayaklarını basarak sıkıca yere.

Dimdik olmuş bıyıkları ve yukarı kalkmış başı,
Yay gibi bükülmüş kedinin sırtı.

Gözleri süzülmüş, her taraf sessiz, kimsecikler yok,
Kafasında iyi kötü hiçbir düşünceye yer yok.

Uyku sersemliği ile gerinir, esner.
Kedi gibi, hattâ insan gibi davranır.

     
Akıllıca Düşünmek, Tesirinde Kalmak

Oturur güzelce, akıllı usluca,
Düşünceye dalar, gözlerini yere dikip, herşeyden ilgisini keserek.

Bilen yok ne düşündüğünü, aklından neler geçirdiğini,
Acaba kedilerin ilerlemesini mi düşünüyor?

Kendiliğinden ele geçmez neden fareler mi diyor?
Leziz kuşlara neden kanat verilmiş mi, diyor?

Neden, evdeki ördeğe, kaza dokunamam mı, diyor?
Süt içtiğim için neden cezalandırılıyorum mu, diyor?

Acaba şimdi lezzetli akşam yemeğini mi düşünüyor?
Yoksa karnının bugün ne kadar aç olduğunu mu düşünüyor?

Durun hele, şurada, yakınımızda kımıldayan şey de ne?
Gönlü avdadır şimdi, sona erdi düşünce.

Yoksa fare mi, sobanın altından sesi gelen?
Fare mi yoksa, döşemenin tahtasını kemiren?

Örümcek bir köşeye ördü mü acaba ağını?
Çırpınarak pır pır ediyor mu orada bir sinek?

Bilemem ne olduğunu, kediler bilir bunu;
Ancak, görüyorum, parlıyor kedinin gözleri.

                        İnceleyerek Bakış

Nasıl da, iri iri açmış gözlerini,
Bir köşede çok gerekli ve meraklı hâl varmış gibi.

Kedi için değerlendirilecek bir durum var.
Ne olacak şimdi: Sevinç mi, üzüntü mü var?

Işık yakılmış ev içerisinde, aydınlatılmış oda,
Beyin karısı düzeltir kalpağını ayna karşısında.

Nerededir, kimlerde vardır bu gece misafir,
O, misafire daha iyi görünmek istemektedir.

Kediyi unutmuş olmalı evin hanımı,
Nedendir bilinmez, vermemiş akşam yemeğini.

Sıkıntısı, bizim kedinin bundan dolayıdır,
Gözleri baktığı her yeri deler gibidir.

          Neşeli Düşünce, Üzüntü ve Keder

Nasıl da gülümsüyor çehreler, ne kadar mutlu evdekiler!
Dünyanın üstü altına gelse, onun umurunda değil.

Dilinin ucundadır herhalde güzel bir kelime,
Söylemek gelmiyor içinden, saklıyor nedense.

Ne oldu kediye? Değişti hâli, tavrı.
Kısa süre sonunda keder kapladı çehresini.

Kimbilir belki de, birisini aldatıyor, gülerek,
Bu gülücüğe karşı bir parça et verirler diye.

Boşa gitmiş gülüşü, vermemişler eti,
Onun için üzgündür, sıkılmıştır canı!

                   Ağlamak, Şaşırmak,
  
Bilinmeyen Birşeyden Müteessir Olmak

Karnı pek açtır kedinin, vermez hiçkimse aş,
Acı acı miyavlar, ağlar zavallıcık, gözünde yaş!

Açlıktan değişir rengi, benzi;
Doğrusu hâlinde sıkıntı işaretleri vardır.

Uzak bir köşeden çıtırtılar duyulur;
Unutulur kedinin gözyaşları, ağlayışı.

Bu çıtırtı nedir, diye dinler, iyice oturur,
Gözleri o tarafa koyar, kulak kabartır.

Nedir bu çıtırtı, kimin sesidir bu?
Orası belli değil, kediye düşman mı dost mu?

    
Dolaşmak, Aklına Mukayyet Oluş

Koyarlar önüne şekerli ılık sütü,
Akıllı uslu davranır, atılmaz süte.

Açlıktan ölse de, yemek istese de,
Uzanır yemeğine, saldırmaz, durur sakince.

Etrâftakilere açlığını belli etmek istemez,
Çok yiyerek, açgözlülük etmek istemez.

Çünkü açgözlülüğünün cezasını çok çekmiştir.
Cezalar, gönlünde derin iz bırakmıştı.

    Hücuma Hazırlanma, Tokluk Rehaveti

Yukarı diker kulaklarını, yere yatar av için,
Bir hamlede sıçrayıp almak için.

Delikten gördü mü farenin kuyruk ucunu,
Böyle dikkat ve uyanıklık başka ne için olabilir?

Kımıldayan, muziplerin ipe takarak oynattıkları kâğıtmış;
Kedinin hücumu bu sefer de boşa çıkmış.

Gözlerinizin önüne serdiğim, kedi manzarasıdır.
Tembellik eder kedir, yemekten sonra uzanır.

Düşünür, rahatsa, sessiz ve sakince,
Gözleri kapanmaktadır şimdi onun yavaşça.

Uyusun, bırakın onu muzipler, dokunmayınız;
Uyanınca oynarsınız, uykusunu bölmeyiniz!

                      
Analık Şefkati

Nasıl şefkat bu! Bakanların yüreği titrer;
Bu manzarayı görenerin gönlündeki sevgi güçlenir.

Yavrucuğunu yıkar, temizler, diliyle yalar,
"Bebeğim, gözümün nuru" diye okşar, sever.

O bir kedi değil, herşeyden evvel anadır,
İkisine de sevgi duyar insan, acır.

                  
Rahatlayış, Şaşırma

Dikkat kesilir, gözünü diker birşeylere,
Kedideki bu değişiklik niye, nedir mesele?

Kafasından çeşitli düşünceler geçirir, zihni çalışır,
Gözlerine bakan, anlar onun dikkatini.

Bu garip durumu düşünür, düşünür, kafa yorar;
Sakinleşir sonunda, rahatlar.

         
Acı Çekme Korkusu, Gerçek Korku

Bu iki başa nasıl atılır dayak?
Ne zaman sona erer dayak, onlara acıyarak.

Keyifleri kaçar kedilerin, korkarlar,
Onların korkularının birbirinden farkı var:

Biri düşmana saldırmak ister,
Diğerleri karşı duramaz, kaçmak ister.

  
Keyiflenmek, Huzur Bulmak, Korku ve Öfke

Başını, sırtını akşarlar, ne hoş, ne iyi!
Seyreyleyin siz kedideki keyfi, neşeyi!

Sevincini, neşesini anlatır gülen yüzü,
Mutluluktan yarı açılmıştır ağzı.

Keyiften, neşeden dönmektedir başı,
Gözlerinden akmaktadır sevinç, gözyaşı.

Dünyada bu ne mutluluktur, iyi yaşarım der, gibi,
Ne olursa olsun yolumdan şaşmam der, gibi.

Durum böyledir ama, hep aynı gitmez işler;
Dünya, sevinçle üzüntüyü bir yerde toplar.

Bastı ansızın gelip kuyruğuna birisi,
Vurdu kamçıyla sırtına hiç sebep yokken.

Kahırla, zehirle doldu kedinin içi,
İyice keskinleşti bütün dişleri.

Diken diken oldu, kabardı tüyleri,
Öç almanın derdinde, sanki tüylerinin her biri!

                     Herşey Bitti

Fâni dünya! Nelere sahne oluyor!
Bu kadar neşeliyken kedi ölüyor!

Bu haber çabucak yayılıyor etrafa,
Bayram oluyor döşeme altında.

Fareler neşeyle eğlenip oynuyorlar!
"Zâlim kedi, dar mezarda yat!" diyorlar.

                         
Mersiye

Göçtün artık dünyamızdan âhirete sen kedi!
Zenginliğinle, imânınla, iyiliğinle sen kedi!

Sağlığında zulümler etsen de farelere,
Rahat ol, affeder Allah, affedicidir.

Dünyada ettin, zararlı şeylere karşı bekçilik,
O sebeple defterinde, belki çoktur iyilik.

Bundan dolayı acır sana gönüller,
Değil fareler, artık senden korkmaz böcekler.

Pekçok zaman, yalnızlık ânımda, arkadaşımdın,
Gülüp eğlenirken, neşe kaynağımdın.

Dede, soba başında uyuduğunda horul horul,
Sen de uyurdun bir köşede mırıl mırıl.

Gün boyunca oynardık, hiç durmazdın,
Ellerimi acıtmadan firmalardın.

Bazen, çalarak yiyince sen, börekler, çörekler,
Neden çaldın, diye vursalar sana, seni dövseler;

Acırdım, ağlayarak koşardım anneme,
Yalvararak derdim: "Anneciğim, vurma kediye!"

Heyhat, ömürler geçti, nerede şimdi o günler?
Bu dünyanın, dostu dosttan ayırması ne kötü.

Dolsun artık kabrin nurla, Allah versin iyilikler.
Beni görürsen kıyamette, miyavlayarak karşıla.

(1911)

Çevirmen: Dr. Fatma Őzkan

(Чыганак/Источник: Abdullah Tukay’in şiirleri. — Çevirmen Dr. Fatma Őzkan. — Türk Kültürünü Araştirma Enstitüsü, 1994).


 

Комментарий язарга


*