(Lermontov’dan tercümedir)
Tanrı beni hak peygamber seçtiği günden beri,
Beni fazlına lâyık gördü, emrim budur dedi,
O anda, kendimden, başkalarından idrâk ettim,
Anlatmağa başladım, doğruyu insanlara hitaben.
Hem zengine, fakire, hem de pâdişâha gösterdim kusurunu,
Okurum mukaddes âyetler, gözetmem kimsenin keyfini,
Girişirim, sevgiye, kardeşliğe davet etmeğe,
Yemeden içmeden gündüz, geceleri baş koymadan yastı ğa.
Bütün akrabam, dostlar, kardeşler, çağdaşlar,
Bana karşı cephe aldılar, acımadan attılar taşlar.
Attılar üzerime iftiralar, kötü söz söylediler,
Döktüler hakaretlerle hattâ başıma küller.
Tanrıya kılmadım şikâyet, zulüm ve kahırlardan,
Dilenci kılığında çıkıp kaçtım şehirlerden.
İşte şimdi yapayalnız durmaktayım bir köşede, sahrada,
İbâdet ederim, gözüm gönlüm tamamen arş-ı âlâda.
Gözlerimin önünde açılmıştır, binlerce gizli âlem,
Görürüm olmuşu, olacağı, bütün iyi ve kötüleri,
Görürüm Âd’ı Semüd’ü, var olan ve geçmiş kavimleri,
Görürüm denizin dibini, oynayarak yüzen balıkları.
Bana kuldur orada bütün hayvanlar, arslan ve kaplanlar
Nebilere dokunmama, mukaddes yeminini etmişler.
Duamı dinler yıldızlar, küçüğüyle, büyüğüyle,
Beni tazim ederler, sevinçle oynayan ışıklarıyla.
Eğer bir ân şehrin içinden geçecek olsam,
Yanarak ruhanî ateşle, şevkle yol alsam,
İhtiyarlar, hakaretle dolu gözlerini çevirerek,
Nasihat ederler çocuklara, beni parmaklarıyla gösterip:
"Bakınız çocuklar bu adama, size ibrettir o,
Aramızdaydı evvelce, artık burada değil o,
Kibirlendi, durmak istemedi bizim aramızda,
Çocuklar, alınız ibret, bu zavallıya bakınız da.
Görüyor musunuz nasıl da bitmiş zayıflamış, fakirleşmiş,
Kötüleşmiş, yağmalanmış, üstü başı nasıl kirlenmiş!
İnandırmak istedi o deli bizi, güya, Tanrı
Onun ağzıyla söyler, ona gelmiş imiş emri!
Güya, bizi doğru yola sokmağa Tanrı onu göndermiş,
Görüyor musunuz nasıl kötüdür o, cihan halkı ona düşman!"
(1909)
Çevirmen: Dr. Fatma Őzkan
(Чыганак/Источник: Abdullah Tukay’in şiirleri. — Çevirmen Dr. Fatma Őzkan. — Türk Kültürünü Araştirma Enstitüsü, 1994).