Doğ, ey fikrimin güneşi! Kalksın üzerinden bulut,
Bu ölü vicdanı canlandır, ateşinle ısıt!
Şaşırırım, o doğru yola sevk etmezse;
Her tarafımda isyan alevi, sönmez asla, o söndürmezse.
Bir ölüm çukurundayım, yoktur kurtuluş, o kurtarmazsa;
Tutunacak dal yoktur ebediyen, o gelip ip uzatmazsa.
Ey benim aydınlığım! Yalnız sensin bana her yerde mum;
Güneşin hükmü yoktur, sen beni aydınlatmazsan!
Bir kere yüzünü gösterirsen, doğar bana güzel günler,
Çiçekler açar ümit bahçemde, açar al güller.
Karanlıktayım, geçsin, bu şafak atmayan gecem;
Taş yutarım ekmek sanarak, saf sudur diye zehir içerim.
Dümdüz yerdir derim, basınca ayağımı, yer çöküverir;
Çoğu zaman irkilirim, kuş sanarak tutarım kurbağa.
Kapkaranlık, sağı solu, aşağıyı yukarıyı göremem ben;
Severim düşmanı, süngülerim gerçek dostu ben.
Kısacası, cansız ve vicdansız olurum, eğer aydınlatmazsan;
Ya ben nereye gideyim? Bastığım yeri göstermezsen!
Hayır, güneşim, bilirim sen batmayacaksın ebediyen;
Sen, vicdana benzersin, uyumazsan ebediyen.
Hayır, bayağı olamaz bu ruh, yaradılıştan yücedir;
Hatıl üzerine kara kuşun konması kadar da tabiîdir.
Çevirmen: Dr. Fatma Őzkan
(Чыганак/Источник: Abdullah Tukay’in şiirleri. — Çevirmen Dr. Fatma Őzkan. — Türk Kültürünü Araştirma Enstitüsü, 1994).