ТАТ РУС ENG

Иҗат

Abdullah Tukay Peygamber

 (Lermontov’dan tercümedir) Tanrı beni hak peygamber seçtiği günden beri, Beni fazlına lâyık gördü, emrim budur dedi, O anda, kendimden, başkalarından idrâk ettim, Anlatmağa başladım, doğruyu insanlara hitaben. Hem zengine, fakire, hem de pâdişâha gösterdim kusu­runu,...

Abdullah Tukay Gөnul

Âdetince, kırıl, yan gönül, sızlan gönül! Pek azizdir, samimiyetle Tanrıya itaat eden gönül. Her ân benden diler dünya, gönül yemişlerini, Ne olgunlaşır, olunca ışıksız gönül, sönmüş gönül? İleri sevk et sahibini, ol tahammülde taş gibi,...

Abdullah Tukay Tereddut ve şuphe

Bir çıtırtı işitsem, yüreğim ağzıma gelir; Şüphelenirim: İtiraz etmek için vicdanım gelir. Şaşırırım: Yok iyi iş, yatınca da, kalkınca da; İş yaptırmağa her ân karşıma şeytanım gelir. Ne gördüm bu cihanda? Ne yaptım? Düşününce; Karşıma,...

Abdullah Tukay Kesikbaş’a ilave

Sıra sıra askeri dizdim, Yetiştirdim, ayakta tuttum. Kumandanda, kendine has bir gurur, Askere bakarak, kenarda durur. "Kesik Baş"ı yazıp, ben de böyle, Birazcık gururlandım, herhalde. Boş vaktimde tanzim ettiğim şiirlerimi, Saflara soktum derim, askerlerimi. Mizahî...

Abdullah Tukay Samanpazari, yahut Yeni Kesik baş

                       I Başlayalım söze Karaahmet ile, Yâd ederler belki, rahmet ile. Karşımızdaki at sirkini görelim Nikitin sirkine girelim. Kazan’da güzel işler çoktur, Onun gibisi yoktur. Hak Teâla’nın mutlak kudreti var, Rus Nikitiriin Kazarida sirki var....

Abdullah Tukay Altin horoz

                                nbsp;    I Geçmiş zamanlarda, Mehmet adlı Herat Han’ı, Ulu, şöhretli han imiş, bütün dünya onu tanırmış. Bu dünyada o, en büyük pâdişâhmış. Diğer milletlerden almış Mehmet Han, ulu şöhretini. Savaşınca tir tir titrermiş bu fâni...

Abdullah Tukay Su Anasi

 (Köylü çocuğunun diliyle) Bir bahar günü. Hava sıcak, suda yüzüyordum; Su sıçratarak, oynayarak, dalıp başımla suyu yararak. Bir buçuk saat kaldıktan sonra, Artık bir müddet terlemem diye düşündüm. Koşup çıktım sudan, çabuk çabuk üzerimi giyindim....

Abdullah Tukay Kel

(Köylü çocuğunun diliyle ) Mektepte var idi bir kel oğlan, Pek şaklaban, muzipliğiyle mümtaz oğlan. Pek derindi başındaki sert kalpağı, Hiç çıkarmaz, başını göstermezdi. Birgün kalpağı alıp kaçtılar: Güneş doğdu, güneş doğdu! dediler. O zaman...

Abdullah Tukay Neden?

Bu nasıl koku, herkes burnunu tutup kaçıyor bugün. Bilmiyor musunuz? Ben biliyorum: "Çekiç" çıktı bugün. Niçin bugün atlar, sığırlar konuşuyorlar, dile gelip? Şüphe yok ki, Bayburin nutuk çekti bugün. Niçin miyavlar kediler durmaksızın sofada? Bil...

Abdullah Tukay Guzel haberler

Baharda yağmur damlası, bir başka damlaya sorar, Öylesine, bilmeden sorar, öylesine kıvrılmadan iner. Neden biz, durmadan gökten düşerek, Bu pencereye çarpıyoruz, şıpır şıpır? Bu sorusuna cevap olarak arkadaşı şöyle der: Bu harap evin içinde ekmeği...